En son konular | » necip fazil ayasofya hitabesiCuma Mart 02, 2012 7:40 am tarafından cihan sanli» osmanli hangi bolgeyi ne kadar yonettiC.tesi Şub. 25, 2012 7:17 am tarafından cihan sanli» misvakin onemiPtsi Şub. 20, 2012 6:58 am tarafından cihan sanli» cay nasil demlenirPerş. Şub. 09, 2012 6:46 pm tarafından cihan sanli» Aksam namazi guzel bir animasyonPerş. Şub. 09, 2012 7:54 am tarafından cihan sanli» seyh sait...Paz Şub. 05, 2012 8:45 am tarafından cihan sanli» kemali desifrePaz Şub. 05, 2012 8:33 am tarafından cihan sanli» Günlük hayatta hangi isim, kaç kere, ne için zikredilmeli?Paz Şub. 05, 2012 7:20 am tarafından cihan sanli» Resulullah efendimizi taniyipta sevmeyen yokturCuma Ocak 27, 2012 8:52 am tarafından cihan sanli |
Kimler hatta? | Toplam 2 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 2 Misafir Yok Sitede bugüne kadar en çok 143 kişi Çarş. Ağus. 09, 2017 5:24 am tarihinde online oldu. |
akısı | |
| | SEZAI KARAKOC hayati ve eserleri | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
cihan sanli
Mesaj Sayısı : 354 Kayıt tarihi : 28/09/09 Yaş : 39 Nerden : SUUDIARABISTAN
| Konu: SEZAI KARAKOC hayati ve eserleri Çarş. Kas. 10, 2010 6:19 am | |
| Sezai Karakoç (Sezai Karakoç Kimdir? - Sezai Karakoç Hakkında) Sezai Karakoç
1933’de Diyarbakır/Ergani’de doğdu. İlkokulu Ergani’de, ortaokulu Diyarbakır ve Maraş’ta, liseyi Gaziantep’te okudu. Lise sonda Necip Fazıl Kısakürek’le tanıştı.
Burslu öğrenci olarak girdiği Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni 1955’de bitirdi. 1959-1965 yılları arasında Maliye Müfettiş Yardımcılığı ve Gelirler Kontrolörlüğü görevlerinde bulundu.
1967 yılında İslamın Dirilişi ve Yazılar adlı kitaplarından dolayı yargılandı. Büyük Doğu, Hisar, Akpınar, Dernek, Düşünen Adam, A dergilerinde deneme ve şiirler, Yeni İstanbul, Sabah ve Milli Gazete’de fıkra yazıları yayımlayan Sezai Karakoç, mart-nisan 1960’ta iki, mart 1966 - mart 1967’de oniki, ekim 1969 - ocak 1971’de onaltı sayı olmak üzere Diriliş dergisini yayımladı.
1974’ten itibaren düzenli olarak 18 sayı yayınlanan, 1976’dan itibaren gazete biçiminde çıkan Diriliş dergisi yerli düşünce ve edebiyatın en önemli dergilerinden biri oldu.
1977-78, 1980 ve 1983 yıllarında da yayımlanan Diriliş, son olarak 1987-1993 arası altı yıl haftalık olarak yayımlanmıştır. Diriliş Dergisi, gerek edebiyatımız gerekse fikir ve kültür hayatımız için bir okul olmuş, çok sayıda aydın ve sanatçı yetiştirmiştir.
1990 Diriliş Partisi’ni kuran Sezai Karakoç, 1997 yılında Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılışına kadar da bu partinin genel başkanlığını yürüttü.
ESERLERİ Şiir Kitapları: Körfez,Şahdamar,Hızırla Kırk Saat,Sesler,Taha’nın Kitabı,Gül Muştusu,Zamana Adanmış Sözler,Leyla ile Mecnun, Mona Rosa.
Araştırma ve Fikir Kitapları: Yunus Emre, Mevlana, Mehmet Akif, İslam’ın dirilişi, İslam Toplumunun Ekonomik Strüktürü, Ölümden Sonra Kalkış, Mağara ve Işık.
En son cihan sanli tarafından Çarş. Kas. 10, 2010 7:42 am tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi | |
| | | cihan sanli
Mesaj Sayısı : 354 Kayıt tarihi : 28/09/09 Yaş : 39 Nerden : SUUDIARABISTAN
| Konu: Geri: SEZAI KARAKOC hayati ve eserleri Çarş. Kas. 10, 2010 6:21 am | |
| MONA ROZA
Mona Roza, siyah güller, ak güller
Geyvenin gülleri ve beyaz yatak
Kanadı kırık kuş merhamet ister
Ah, senin yüzünden kana batacak
Mona Roza siyah güller, ak güller
Ulur aya karşı kirli çakallar
Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa
Mona Roza, bugün bende bir hal var
Yağmur iğri iğri düşer toprağa
Ulur aya karşı kirli çakallar
Açma pencereni perdeleri çek
Mona Roza seni görmemeliyim
Bir bakışın ölmem için yetecek
Anla Mona Roza, ben bir deliyim
Açma pencereni perdeleri çek...
Zeytin ağaçları söğüt gölgesi
Bende çıkar güneş aydınlığa
Bir nişan yüzüğü, bir kapı sesi
Seni hatırlatıyor her zaman bana
Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi
Zambaklar en ıssız yerlerde açar
Ve vardır her vahşi çiçekte gurur
Bir mumun ardında bekleyen rüzgar
Işıksız ruhumu sallar da durur
Zambaklar en ıssız yerlerde açar
Ellerin ellerin ve parmakların
Bir nar çiçeğini eziyor gibi
Ellerinden belli oluyor bir kadın
Denizin dibinde geziyor gibi
Ellerin ellerin ve parmakların
Zaman ne de çabuk geçiyor Mona
Saat onikidir söndü lambalar
Uyu da turnalar girsin rüyana
Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar
Zaman ne de çabuk geçiyor Mona
Akşamları gelir incir kuşları
Konar bahçenin incirlerine
Kiminin rengi ak, kimisi sarı
Ahhh! beni vursalar bir kuş yerine
Akşamları gelir incir kuşları
Ki ben Mona Roza bulurum seni
İncir kuşlarının bakışlarında
Hayatla doldurur bu boş yelkeni
O masum bakışlar su kenarında
Ki ben Mona Roza bulurum seni
Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza
Henüz dinlemedin benden türküler
Benim aşkım sığmaz öyle her saza
En güzel şarkıyı bir kurşun söyler
Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza
Artık inan bana muhacir kızı
Dinle ve kabul et itirafımı
Bir soğuk, bir garip, bir mavi sızı
Alev alev sardı her tarafımı
Artık inan bana muhacir kızı
Yağmurlardan sonra büyürmüş başak
Meyvalar sabırla olgunlaşırmış
Bir gün gözlerimin ta içine bak
Anlarsın ölüler niçin yaşarmış
Yağmurlardan sonra büyürmüş başak
Altın bilezikler o kokulu ten
Cevap versin bu kanlı kuş tüyüne
Bir tüy ki can verir bir gülümsesen
Bir tüy ki kapalı gece ve güne
Altın bilezikler o kokulu ten
Mona Roza siyah güller, ak güller
Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak
Kanadı kırık kuş merhamet ister
Aaahhh! senin yüzünden kana batacak!
Mona Roza siyah güller, ak güller
| |
| | | cihan sanli
Mesaj Sayısı : 354 Kayıt tarihi : 28/09/09 Yaş : 39 Nerden : SUUDIARABISTAN
| Konu: Geri: SEZAI KARAKOC hayati ve eserleri Çarş. Kas. 10, 2010 6:23 am | |
| TAHA'NIN KİTABI
-Kav 2- 34
Günaydın bana geri gelen şiir
Bana geri gelen anıt
Bana geri gelen kalbim
Bana geri gelen kalbimin ayışığı
Gözleriyle iyileştiren yaralarımı
Kalbim güneşim efendim
Günaydın yüreğimin kuşluğu
Sürekli kuşluğu
Günaydın alacakaranlık
Ama nasıl alacakaranlık
Bizi yataklardan koparan
Dağlara yaklaştıran
Dağlara doğru fırlatan
Grevlerden grevlere koşturan
Yanardağ
Alacasıyla anne karanlığıyla baba
Loşluğuyla kardeş aydınlıyla abla
Kırmızı kırmızı bir karasevda
Siyah siyah bir kuş lamba
Hız kazanmış kristal camlarla
Gelen ve giden
İçimizde ve dışımızda
Son durak İstanbul
İlk durak Ankara
(...)
-Taha kapının önünde- 37
(...)
Ne bahardan bir gül ne yazdan bir yemiş
Ne kıştan bir imdat ne sonbahardan sada
Bir ara dinlendiriyor yüreğini Beethoven
Dört duvardan yavaş yavaş gelen
Gözlerden bir çılgınlık akıyor geriye geriye doğru
Van Goghun elleriyle kırılan bir başak mı bu
Cermen baltalarıyla frenk sopalarıyla İskandinav buzullarıyla geçti Wagner
Bir ses ki asur kabartmalarından beter
Beklenen muştunun heykeli mi kırıldı battı
Sona mı erdi eleğimsağmaların saltanatı
Akşam akşam dar sokaklar ağzında kayboldu bir bir
Hayallerimizin icadı putlar düşten yoğrulmuş tanrılar
Ergenin şeytan aldatmacaları
İnsanın ilk karşılaştığı denizlerin
Önünde yaktığı kireç alevlerinde hisar
Her hastalık bir putun kırılması mı demek
Putların toptan kırılması mı demek ölmek
(...)
-Yanardağ kıyısında yaşama- 51
Yukarda bir yanardağ
Kızgın küllerini savuruyor
Bu ölü şehrin üstüne
İşte bu şehre alıştı Taha
Kırağı çalmış evlerine
Kahvelerinde dayanılmaz bir çağrıyla
Çağıran gecelerine alıştı Taha
Geceye bir alkol gibi alıştı
Kışlarında terlediği üşüdüğü yazlarında
Bu şehre alıştı Taha
Gül açmayan baharlara
Yaprak düşmez sonbahara
Kurbansız bayramlara
Öğle öten horozlara
Ancak geceleri rastlanılan köpeklere
Tütün kokan kedilere
Kesin kesin alıştı
Yalnız sahaflarında grev yok
İşçiler lağımları akar bırakmış
Kurumuş kitabelerdir artık çeşmeler
Bir semtine yerleşti
Özler durur öbür semtini
O nerdeyse cehennem orası sanki
-Çile- 55
(...)
Kaleye hücum ettiği an Zülküfül
Kılıcı uzatan Tahaydı
Bir kere daha kayalık leylaklarında
Zülküfülden bir tad aradı Taha
Halkın söylediğine göre onun kanıydı bir çiçek
Ki açmazdı gerçekten o dağdan başka hiçbir dağda
Ağzı yakan bir çiçek özel bir çiçek
Gerçekten bu çiçekten süt umar
Sütü kesilen kadın
Su umar
Suyu kesilen bahçe
Soy umar soyu kesilen erkek
Yahyanın başı da bu çiçekte
Kalbe bir mızrak gibi inen bu çiçekti
Secdeden secdeye sıçrayarak Taha
Selam sana Zülküfül
Selam sana Yahya
Selam sana İsa
Selam sana İbrahim
Selam sana Musa
Selam sana Süleyman
Selam sana Davut
Selam sana Yuşa
Selam sana Ahmed
Selam sana Muhammed
Selam sana Mustafa
Mustafa selam sana
Ey seçilmiş seçilmiş
Mustafa selam sana
Ey öğülmüş öğülmüş
Muhammed selam sana
Ateşi gördü kurbanı yarılan denizi
Yahyanın kesilmiş başını altın tepsiyi
İkiye biçilen zeytini
Karadan korkup da çekilen denizi
Bedirde bir toz toprak içinde
Zaferi tattı dişleri aydınlandı sevinçle
Güneş batarken çölde
Taha da Peygamberle birlikte
Zafer sevinci içinde
Baş geriye gitmiş taşı eritmiş gitmiş
Vücut incir gövdelerinin arasında terk edilmiş
-Taha'nın ölümü- 59
Ölen şehirlerdir Taha değil
Kuruyan nehirlerdir
Lambadır sönen kış dökülmüş içine
Sonbahar yaprağı ırmağı emmiş
Asfalttır çekilen sıva bereket toprağının
Bu Tahanın ölümü değiş yürüyüşü mezarların
Kabirlerin şamarıdır çağın yüzüne
Geceye batışıdır taş bakışlarının
Tarihle öpüşme bitmiş demektir
Güneşten aya
Aydan geceye inmiş demektir masal
Fal
Kadın ellerine ısmarlanmış olan
Fincanlardan fincanlara armağan
Sabahların bakırı zehir özleminde
Ekmek rafların en gerisinde
Ev eskimiş yıpranmış depreme gebe
Taşlar birer birer mineralerden düşmede
Kubbenin kurşununu kesmiş bir elmas
Cam kesmeye mahsus olan
Her gece kalbimize musallat olan
Cami kubbelerini eriten şimşek
Kalbimizin özünü kemiren akşam
Ağaç yutmuş kabrin taşını yazısını
Ölüler kalmamış haykırdı Taha ne de babalardan bir anı
Sur yıkıntıları ölüme açılmış
Ölü kalmamış ama ölüm tutuyor güneşi toprağı
Ölü kalmamış ama ölüm hayat halini almış
İçine girdiğimiz yılan turşulu ölümle
Değişe değişe bozulmuş ölüm bile
Nerde ölümün o ak o yeşil
O siyah kırmızı keskin rengi
Artık ölüm ne gri ne kahverengi
Ne gök rengi ne yer rengi
Ölüm bir grev gibi kaplamış ülkemizi
Ta can evimize kast eden bir grev gibi
Batı bu karanlık grevin gözcüleri
Doğu sonsuz bir grevin
Çocuk düşüren bir anne gibi
Güneşi düşürmüş son seheri
Taşlar birer birer minarelerden düşmede
Geceler bir inme gibi inmede
Bir felç geldi gökten ve topraktan
Doğudan ve batıdan
Kollara bir zincir gibi yapışan
Ayakları ateşin gıcırtısıyla yakan
Kalb Yakup ve Yusuf öyküsünden boş
Kafa bütün karıncalarla sarhoş
Dudağı kessen bir şarap gibi
Felç inmiş ağzımıza yakan bir kireç gibi
Ağız mermerle örülmüş
Kapatılmış yedi uyuyanlar maparası
Develer çöle dağılmış
Ateş sönmüş kervan batmış
Kervana yol gösteren yıldız yanmış
Saksılarda kömürü soluya soluya can vermiş çiçek
Sevgiliye uzatılmış ama sevgili ölmüş
Baba demiş hasta çocuk ama baba gitmiş
Kapı çalınmış ama kimse yok önünde
Belki bir yabancılık belki bir rüzgar çalmış
Dağ çingenelerine ısmarlanan fallardan
Bir daha bir haber alınamamış
Bu yıl baharda menekşeler biile açmamış
Anneler kirazları beklerken
Bir bardak suda ölüm kaynamış
Ölen şehirlerdir Taha değil
Taşlarını fırlatan minareler
Veriyor son felç hıncından bir haber
Felç öfkesinden bir sayfadır önümüze açılan
Oku okuyabildiğin kadar ölüm dersinden
Taha birkaç kelime kaldı söylenmedik
Felçten önce birkaç kelime söyle
Son birkaç kelimeyi de söyle
Öleceksen bari öyle öl öyle
Uğursuzluk akşamı çökmeden
Kısa süren
Kutsal bir öğle gibi
Son birkaç kelimeyi söyle
Arkadaş aynalar kırılmış
Gerdeklerin şiddetinden değil
Savaştan dönen yiğitin
Sevinç mızrağından değil
Aynalar farelerin tıkırtısından bezmiş
Kırılmış kırılmış aynalar bezmiş
Kırılmış kırılmış aynalar kırılmış
Kırılmış yarasaların soluğundan
Baharı kalmamış ondan kırılmış
Ortasından çatlayan bir zamandan kırılmış
Aynalar kırılmış Tahanın yatağına bir adım ırakta
Taha ırakta aynalar ırakta
Yatak bir karantina kazanı gibi kaynamakta
Felç bir kar şehri gibi şehri gömmekte beyaza
Dağların beyazına değil ölümlerin beyazına
Köpük ölünün sarasının tükrüğü
Duvar yanmış bir Kur'an sağlam kalmış duvarda
Fırlayacak kuvvet yok kol yastığa dayandığında
Ayakları şimşek yakmış
Ezmiş bir gök gürültüsü kaburgaları
Yatak yapışmış vücuda nasıl koşacaksın Taha
Nasıl koşacaksın taş araya girmiş Kur'ana
-Taha'nın Dirilişi- 63
Dört melek ve Kur'anla
Dirildi Taha
Onulmaz bir ölümle
Kavuran bir felçle
Öldüğü halde
Dört melek ve Kur'anla
Dirildi Taha
Cebraille Mikâille
Üç Sûr ve İsrafille
Azraille bile
Dirildi Taha
Yatağında bozulmuş bir bağ gibi
Kavrulmuş yapraklar gibi
Dağılmış ve kendi kıyametini
Ve kendi onulmaz mahşerini yaşamışken
Nemrudun ateşinde yanmışken
Firavun suyunda boğulmuşken
Dört melek ve Kur'anla
Peygamber soluğuyla
Dirildi Taha
Açtı sofrasını Mikâil
Nimetler sofrasını
Bal zeytin ve nardan
Su getirdi dağlardan pınarlardan
İlkin dudağını ıslattı bengisuyla Tahanın
Geçti bir eleğimsağma omuzlardan
Taşıyan o gülümsemesini Hızırın
Hızır güldü
Kur'anı Cebrail açtı
Sofrayı Mikâil açtı
Ölümü öldürdü Azrail
Sûrunu üfledi İsrafil
Dirildi Taha
İşte böyle dirildi Taha
Durun anlatayım size melekler
Tahayı nasıl dirilttiler
Anarak İsanın doğumunu
Anarak Muhammed Mustafanın doğumunu
Melekler
Tahayı dirilttiler | |
| | | cihan sanli
Mesaj Sayısı : 354 Kayıt tarihi : 28/09/09 Yaş : 39 Nerden : SUUDIARABISTAN
| Konu: Geri: SEZAI KARAKOC hayati ve eserleri Çarş. Kas. 10, 2010 6:24 am | |
| YAĞMUR DUASI
BEN geldim geleli açmadı gökler
Ya ben bulutları anlamıyorum
Ya bulutlar benden bir şeyler bekler
Hayat bir ölümdür aşk bir uçurum
Ben geldim geleli açmadı gökler
Bir yağmur bilirim bir de kaldırım
Biri damla damla alnıma düşer
Diğerinde durur göğe bakarım
Ne şehir, ne deniz kokan gemiler
Bir yağmur bilirim bir de kaldırım
Nedense aldanmış ilk gece annem
Efsunlu bir gömlek giydirmiş bana
İişte vuramadı gökler bana gem
Dinmedi içimde kopan fırtına
Nedense ilk gece aldanmış annem
Biri çıkmış gibi boş bir mezardan
Ortalıkta ölüm sessizliği var
Bana ne geldiyse geldi yukardan
Bana ne yaptıysa yaptı bulutlar
Biri çıkmış gibi boş bir mezardan
İyiki bilmiyor kalabalıklar
Yağmura bakmayı cam arkasından
İnsandan insana şükürki fark var
Birine cennetse birine zindan
İyiki bilmiyor kalabalıklar
Yağmur duasına çıksaydık dostlar
Bulutlar yarılır hava açardı
Şimdi ne ihtimal nede imkan ar
Göğe hükmetmkten kolay ne vardı?
Yağmur duasına çıksaydık dostlar
Ben geldim geleli açmadı gökler
Ya ben bulutları anlamıyorum
Ya bulutlar benden bir şeyler bekler
Hayat bir ölümdür aşk bir uçurum
Ben geldim geleli açmadı gökler | |
| | | cihan sanli
Mesaj Sayısı : 354 Kayıt tarihi : 28/09/09 Yaş : 39 Nerden : SUUDIARABISTAN
| Konu: Geri: SEZAI KARAKOC hayati ve eserleri Çarş. Kas. 10, 2010 6:25 am | |
| TAHTA AT
Dostlarımız geldi hafif danslar geldi
Şeker verdik aslan yeleleri aldık kırk kapı açtık
Kırk kapı açtık Mavi Sakal öldü
Kırk odanın içinde güzel aslanlar güldü
Sen güldün Asya güldü hafif danslar geldi
Gel kalbini saat yap odamıza
Saatin içine kutsal sözler yaz
Güneş yap aşka güzel ölümleri uslu ölümleri
Gel mesut odalar içinde çözül güzel bulmaca
Güzel ve mağrur ve katil
İç dünyamı ikili susmalarla bölme
Şiir günlük konuşma dilimiz
Kıskançlığımdan örülme bir perde
Perdeye çarpan beş deniz
Kuvveti yok bende itham etmek hakkından önce
II.
Dostlarımız geldi sağlam izleri var karda
Yapacaklarının yapılabileceği iyi öğretildi onlara
Ve sağlam kutular içine koydular gölgelerini
Karışık bir ses teller üzerinde Londra
Gel bu gece görülmemiş bir şey olacak
Yanlış bir dağın altından yanlış bir su çıkarsa
Kaybolursa taşlar içinde taşlar getiren taş bir bulut
Eşkiya heybesinde çizgili kayığa asıl
Merhametin bildik kaynağı eşkiyalar
Kıldan ince çarpık bilgileri unut
Sessiz derin sonsuz yaslı duvarlar önünde
Türküler içinde en şen en senin olanı söyle
III.
Aşk kadar nazlı saat kadar gerçek
Bir bülbül bakıyor bana doğru
Boş oda kadar tedirgin tehlike kadar güzel
Bir bülbül içimde sedefle kaplanıyor
Payıma korkarım eşsiz bir azap düşecek
Dostlarımız geldi öldü büyücüler
İnsanla peygamber arası basık bir gürültü içinde
Korkunç ilgiler döner dolaplar
Sedef gurur ve inat içinde
Seni bana getirsin ölüm yatağımdayken
Kırık ayaklı tahta at.
| |
| | | cihan sanli
Mesaj Sayısı : 354 Kayıt tarihi : 28/09/09 Yaş : 39 Nerden : SUUDIARABISTAN
| Konu: Geri: SEZAI KARAKOC hayati ve eserleri Çarş. Kas. 10, 2010 6:26 am | |
| LEYLA'NIN BİR IŞIĞA DÖNÜŞMESİ
Mecnun'la aynı anda mı
Biraz önce mi biraz sonra mı
En yeşil vahalar bereketinde
Bir ışığa dönüştü Leyla Ece
Evden yükselen bir ışık sütunu
Yükselip tuttu ışık olan Mecnun'u
Gördü herkes gökte yarıştı iki ışık
Birbirine kavuştu iki ışık | |
| | | cihan sanli
Mesaj Sayısı : 354 Kayıt tarihi : 28/09/09 Yaş : 39 Nerden : SUUDIARABISTAN
| Konu: Geri: SEZAI KARAKOC hayati ve eserleri Çarş. Kas. 10, 2010 6:29 am | |
| RÜZGÂR
Uçurtmamı rüzgâr yırttı dostlarım!
Gelin duvağından kopan bir rüzgâr...
Bu rüzgâr yüzünden bulutlar yarım;
Bu rüzgâr yüzünden bana olanlar...
O ceviz dalları, o asma, o dut,
Gül gül, mektup mektup büyüyen umut...
Yangından yangına arda kalmış tut.
Muhabbet sürermiş bir rüzgâr kadar.
| |
| | | cihan sanli
Mesaj Sayısı : 354 Kayıt tarihi : 28/09/09 Yaş : 39 Nerden : SUUDIARABISTAN
| Konu: Geri: SEZAI KARAKOC hayati ve eserleri Çarş. Kas. 10, 2010 6:30 am | |
| MECNUN, MUM VE PERVANE
Bir gece Mecnun'un yaktığı
Bir mumun etrafında
Dönüyordu
Zavallı incecik bir pervane
Mumsa devrilmek istiyordu
Pervane yerine
Mecnun'un üstüne üstüne
Sevgili mum
Dedi Mecnun
Sevdim seni
Acıdığın için pervaneye
Bende önerirdim
Kader izin verseydi
Beni yakmanı
Onun yerine
Ama acele etme vakit var
Sayılıdır saatler dakikalar
Azrail bile senden sabırlıdır
Burada sencileyin benim de işim var
Ben herkes için
Değişik ve ayrı dozda
Soyut bir otobiyografyayım
Herkesin yaşadığı bir iç tarih
Hekesin yüreğinden geçen bir coğrafya
Gidip gidip varacakları
Fakat ulaşamayacakları
Bir panorama
Kaderin zaman zaman
Kabaran kanlara uyguladığı
Nirengi noktaları batmış
Beyaz bir karanlığa batmış
Mutsuzca mutlu bir topoğrafya
Sonra gece bitti mum söndü
Bu söyleşilerle tan atarken
Pervane Mecnun'a
Mecnun pervaneye döndü
| |
| | | cihan sanli
Mesaj Sayısı : 354 Kayıt tarihi : 28/09/09 Yaş : 39 Nerden : SUUDIARABISTAN
| Konu: Geri: SEZAI KARAKOC hayati ve eserleri Çarş. Kas. 10, 2010 6:30 am | |
| MECNUN VE TOZ BULUTU
Bir gün Mecnun
Yalnız ve yorgun
Karşıda bir toz bulutu gördü
Sanki geliyordu O'nu yutmak için
Dedi dur ey toz bulutu
Karanlığın bereketi ölüm otu
Acele etme vakit var
Sayılıdır saatler dakikalar
Azrail bile senden sabırlıdır
Burda sencileyin benim de işim var
Arzum şu ki ödev bitip gün dolsun
Benim de kaderim mutluca
Bir toz zerresi olmak olsun | |
| | | cihan sanli
Mesaj Sayısı : 354 Kayıt tarihi : 28/09/09 Yaş : 39 Nerden : SUUDIARABISTAN
| Konu: Geri: SEZAI KARAKOC hayati ve eserleri Çarş. Kas. 10, 2010 6:31 am | |
| TUT
Son kaya iniyor kuyu aydınlanıyor
Ses insanın derinlerde parlayan
Son isyan denemesi oluyor güzel
İçimde yaman tutuk bir şair doğuyor
Tut elimden
Dosta düşmana karşı bir iyi konuşayım
Tut
Kulede saat kırılmasın
Geyikler sağır
Rüyalar boğuk olmasın
Son kıral ağlıyor, üstünde son kuş yoruluyor
Halkın kayıp annelere karşı saygısı yok
Tut elimden
Düşen tüyleri toplayalım
Tut
İsimsiz çocuk ağlamasın
Kuyuda ışık sönmesin
Kırk oda içiçe dönmesin
Halayıklar sağır
Dualar boğuk olmasın
Son insan yürüyor
Tut elimden kaçalım
Kaçalım kaçalım
Bizi kimseler görmesin
Arıyanlar bulmasın
Tren duvarları sarsmasın
Yürek bu kadar hızlı çarpmasın
Kan böylesine hızlı akmasın
Askın kulakları sağır
Sesi boğuk olmasın
| |
| | | cihan sanli
Mesaj Sayısı : 354 Kayıt tarihi : 28/09/09 Yaş : 39 Nerden : SUUDIARABISTAN
| Konu: Geri: SEZAI KARAKOC hayati ve eserleri Çarş. Kas. 10, 2010 6:32 am | |
| SİLA AŞKTIR
Ülkedeki kuşlardan ne haber vardır
Mezarlıklardan yükselen bir bahar vardır
Aşk celladından ne çıkar madem ki Yar vardır
Yoktan da vardan da Öte bir var vardır
Hep suç bende değil
Beni yakıp yakan bir nazar vardır
O şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır
Sakın kader deme
Kaderin üstünde bir kader vardır
Ne yapsalar boş
Göklerden gelen bir karar vardır
| |
| | | cihan sanli
Mesaj Sayısı : 354 Kayıt tarihi : 28/09/09 Yaş : 39 Nerden : SUUDIARABISTAN
| Konu: Geri: SEZAI KARAKOC hayati ve eserleri Çarş. Kas. 10, 2010 6:33 am | |
| VEDA
Silahlara veda
Geceye rüyaya ve sana
Yalnızlığın geyik gözlü köşesinden
Düzenlerin çıkmazına
Çizdiğim resmin
Saat kulesi ağlıyor
Ağzım o çeşit yok
Şişe bu çeşit var
Sen bir gece gelsen
Güneş doğmasa
Gitmeden yine gelsen
Bu yeni geleni
Bu bize bakanı
Sana bir anlatsam
Güneş doğmasa
Sandıkların içini göstersem sana
Çizdiğim resmin
Yalnızlığın geyik gözlü köşesinde
Bir rafa koyabilsen
Olup biteni ve onları
Sabaha kadar konuşsak
O ürkek ürkek bakanı sana bir anlatsam
Ateşi karı tüfeği çeksem
Ocağa pencereye kapıya
Kemana veda
Yağmurda şeytan ve şapkası
Silahın ölümünü kutluyorum
Tren kaçırmış gibiyim
Sana veda | |
| | | cihan sanli
Mesaj Sayısı : 354 Kayıt tarihi : 28/09/09 Yaş : 39 Nerden : SUUDIARABISTAN
| Konu: Geri: SEZAI KARAKOC hayati ve eserleri Çarş. Kas. 10, 2010 6:35 am | |
| ÖLÜM VE ÇERÇEVELER
Bir lamba yanıyor hafif ve sarı
Garip bir yolculuk, tren ve geyve
Bir hançer bölüyor, ah... rüyaları:
Bir rüya, bir hançer, bir el: ve, ve, ve...
Lambalar yanıyor hafif ve sarı
Gece kar yağacak sabaha kadar
Toprakta et, kemik çatırtıları...
Yarı ölüleri bir korku tutar,
Değince bir taşa kafa tasları,
- Ölüler ki yalnız tırnakları var,
Ve yalnız burkulmuş diz kapakları...
Bir lamba yanıyor hafif ve sarı,
Esmer delikanlı, hatıra ve kan.
Yeşil gözlü kızın hıçkırıkları,
Sızıyor bir kapı aralığından,
Lambalar yanıyor hafif ve sarı
Bir lamba yanıyor hafif ve sarı
Açıyor elini göğe bir kadın
Uzuyor, uzuyor altın saçları
Uğrunda ölünen güzel kızların
Lambalar yanıyor hafif ve sarı
Çocuklara açar mağaraları
Güngörmemiş kuşlar ve örümcekler
İlân-ı aşktan dil balıkları
Aşina suları çabuk terkeder.
Lambalar yanıyor hafif ve sarı
Bakıyor ateşe, küle böcekler.
Köpekler parçalar kanaryaları
Mektupları bir boz ağaç kurdu yer
Baykuşlar ötüyor harabelerde
Yanıyor lambalar hafif ve sarı.
Bir kaza kurşunudur her yerde
Süvarisiz şaha kalkan atları
Bir ruhun ışığı vardır göklerde
Lambalar yanıyor hafif ve sarı
Ötüyor baykuşlar harabelerde.
Bir lamba yanıyor hafif ve sarı
Titriyor yıldırım düşmüş gibi yer
Bekledi arzuyla karanlıkları
Anneler, babalar, erkek kardeşler:
Tâ içinden duyar ani bir ağrı
Bir hüzün şarkısı tutturur gider
Anneler, babalar, erkek kardeşler...
Lambalar yanıyor hafif ve sarı
Her yatak dopdolu, bir yatak bomboş
Bir neşe şarkısı tutturur gider
Birinci, ikinci, üçüncü sarhoş
Kurşunlar sıkılır göklere doğru
Serçe yavruları havada titrer
Lambalar yanıyor hafif ve sarı...
Bir lamba yanıyor hafif ve sarı
İnce yelkenleri alıyor yeller
Titretir kalpleri ve bayrakları
Gemiden toprağa uzanan eller...
Lambalar yanıyor hafif ve sarı
Bir yosun köküne hasret kalacak
Gizli hazineler, su yılanları...
İnce yelkenleri alıyor yeller
Bir lamba yanıyor hafif ve sarı
Bir lamba yanıyor hafif ve sarı
Beyaz pelerinli hür tayfaları
Kendine bağlar siyah kediler
Titriyor gönüller ve kara bayrak
Bir yosun köküne hasret kalacak
Gemiden toprağa uzanan eller
Bir lamba yanıyor hafif ve sarı
Bir lamba yanıyor hafif ve sarı
Garip bir yolculuk, tren ve geyve
Bir hançer bölüyor, ah... rüyaları:
Bir rüya, bir hançer, bir el: ve, ve, ve...
| |
| | | cihan sanli
Mesaj Sayısı : 354 Kayıt tarihi : 28/09/09 Yaş : 39 Nerden : SUUDIARABISTAN
| Konu: Geri: SEZAI KARAKOC hayati ve eserleri Çarş. Kas. 10, 2010 6:36 am | |
| KAR ŞİİRİ
Karın yağdığını görünce
Kar tutan toprağı anlayacaksın
Toprakta bir karış karı görünce
Kar içinde yanan karı anlayacaksın
Allah kar gibi gökten yağınca
Karlar sıcak sıcak saçlarına değince
Başını önüne eğince
Benim bu şiirimi anlayacaksın
Bu adam o adam gelip gider
Senin ellerinde rüyam gelip gider
Her affın içinde bir intikam gelip gider
Bu şiirimi anlayınca beni anlayacaksın
Ben bu şiiri yazdım aşkın çeşidi
Öyle kar yağdı ki elim üşüdü
Ruhum seni düşününce ışıdı
Her şeyi beni anlayınca anlayacaksın | |
| | | cihan sanli
Mesaj Sayısı : 354 Kayıt tarihi : 28/09/09 Yaş : 39 Nerden : SUUDIARABISTAN
| Konu: Geri: SEZAI KARAKOC hayati ve eserleri Çarş. Kas. 10, 2010 6:38 am | |
| HIZIRLA KIRK SAAT'TEN
Ey yeşil sarıklı ulu hocalar bunu bana öğretmediniz
Bu kesik dansa karşı bana bir şey öğretmediniz
Kadının üstün olduğu ama mutlu olmadığı
Günlere geldim bunu bana öğretmediniz
Hükümdarın hükümdarlığı için halka yalvardığı
Ama yine de eşsiz zulümler işlediği vakitlere erdim
Bunu bana söylemediniz
İnsanlar havada uçtu ama yerde öldüler
Bunu bana öğretmediniz
Kardeşim İbrahim bana mermer putları
Nasıl devireceğimi öğretmişti
Ben de gün geçmez ki birini patlatmayayım
Ama siz kağıttakileri ve kelimelerdekini ve sözlerdekini
nasıl sileceğimi öğretmediniz
Bir kentten daha geçtim
Buğdayları yakıyorlardı
Yedikleri pirinçti
Birbirlerine açılan borular gibi üfürüyorlardı
Sonra birbirlerinden borular gibi çıkıyorlardı
Pirinçler gibi çoğalıyorlardı
Atlarını yalnız atlarını cana yakın buldum
Öpüp çıkıp gittim yelelerini
| |
| | | cihan sanli
Mesaj Sayısı : 354 Kayıt tarihi : 28/09/09 Yaş : 39 Nerden : SUUDIARABISTAN
| Konu: Geri: SEZAI KARAKOC hayati ve eserleri Çarş. Kas. 10, 2010 6:39 am | |
| ANNELER VE ÇOCUKLAR
Anne ölünce çocuk
Bahçenin en yalnız köşesinde
Elinde bir siyah çubuk
Ağzında küçük bir leke
Çocuk öldü mü güneş
Simsiyah görünür gözüne
Elinde bir ip nereye
Bilmez bağlayacağını anne
Kaçar herkesten
Durmaz bir yerde
Anne ölünce çocuk
Çocuk ölünce anne | |
| | | cihan sanli
Mesaj Sayısı : 354 Kayıt tarihi : 28/09/09 Yaş : 39 Nerden : SUUDIARABISTAN
| Konu: Geri: SEZAI KARAKOC hayati ve eserleri Çarş. Kas. 10, 2010 6:40 am | |
| BEN KANDAN ELBİSE GİYDİM HİÇ DEĞİŞTİRSİNLER İSTEMEZDİM
Kendinden birşeyler kattın
Güzelleştirdin ölümü de
Ellerinin içiyle aydınlattın
Ölüm ne demektir anladım
Yer değiştiren ben değildim
Farklılaşan sendin
Sendin bana gelen aynalarla
Sendin bana gelen sendin
Artık ölebilirdim
Bütün İstanbul şahidim
Ben kandan elbiseler giydim
Bundan senin haberin var mı | |
| | | cihan sanli
Mesaj Sayısı : 354 Kayıt tarihi : 28/09/09 Yaş : 39 Nerden : SUUDIARABISTAN
| Konu: Geri: SEZAI KARAKOC hayati ve eserleri Çarş. Kas. 10, 2010 6:41 am | |
| ÇOCUKLUĞUMUZ
Annemin bana öğrettiği ilk kelime
Allah, şahdamarımdan yakın bana benim içimde
Annem bana gülü şöyle öğretti
Gül, Onun, o sonsuz iyilik güneşinin teriydi
Annem gizli gizli ağlardı dilinde Yunus
Ağaçlar ağlardı, gök koyulaşırdı, güneş ve ay mahpus
Babamın uzun kış geceleri hazırladığı cenklerde
Binmiş gelirdi Ali bir kırata
Ali ve at, gelip kurtarırdı bizi darağacından
Asyada, Afrikada, geçmişte gelecekte
Biz o atın tozuna kapanır ağlardık
Güneş kaçardı, ay düşerdi, yıldızlar büyürdü
Çocuklarla oynarken paylaşamazdık Ali rolünü
Ali güneşin doğduğu yerden battığı yere kadar kahraman
Ali olmaktan bir sedef her çocukta
Babam lambanın ışığında okurdu
Kaleler kuşatırdık, bir mümin ölse ağlardık
Fetihlerde bayram yapardık
İslam bir sevinçti kaplardı içimizi
Peygamberin günümüzde küçük sahabileri biz çocuklardık
Bediri, Hayberi, Mekkeyi özlerdik, sabaha kadar uyumazdık
Mekkenin derin kuyulardan iniltisi gelirdi
Kediler mangalın altında uyurdu
Biz küllenmiş ekmekler yerdik razı
İnanmış adamların övüncüyle
Sabırla beklerdik geceleri
Şimdi hiçbirinden eser yok
Gitti o geceler o cenk kitapları
Dağıldı kalelerin önündeki askerler
Çocukluk güzün dökülen yapraklar gibi
| |
| | | | SEZAI KARAKOC hayati ve eserleri | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |